Ertuğrul Özkök’ten “Kalabalık yalnızlar” eleştirisi: Bunlar demokrasilerin mezar kazıyıcıları

“`html

Kalabalık Yalnızlar: Sosyolojik Bir Kavramın Günümüzdeki Yansımaları

1993 yılından beri aklımda yer etmiş bir melodi var.

“Foule Sentimental”

Alain Souchon’un seslendirdiği bu eşsiz şarkı, geçtiğimiz yıl 30. yılını gururla kutladı ve bu vesileyle birçok makale kaleme alındı.

“Duygusal kalabalık” anlamına gelen bu eser, sadece melodisiyle değil, sosyolojik boyutuyla da beni derinden etkiledi.

Çünkü sosyoloji eğitimi aldığım dönem boyunca “kalabalık” ve “kitle” kavramları oldukça ilgimi çekiyordu.

İşte bu yüzden, Türk Dil Kurumu’nun resmi web sitesinde “kalabalık yalnızlar” terimini görünce büyük bir şaşkınlık yaşadım.

Gerçekten de çok ilginçti.

BİR MİLYON KATILIMCI İLE ANKET

BU KAVRAM NASIL GÜNDEME GELDİ?

Türk Dil Kurumu, 1 milyon kişinin katılımıyla gerçekleştirilen bir ankette yılın kelimesinin “kalabalık yalnızlık” seçildiğini açıkladı.

Ankara Üniversitesi İletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi (İLAUM) işbirliğiyle alanında uzman olan bir ekip, yedi yeni kelime ve kavram ortaya koymuş.

Bu terimlerden diğer altısı ise şunlar: ‘merhamet’, ‘yabancılaşma’, ‘algoritma’, ‘yozlaşma’, ‘yapay zeka’ ve ‘dijital yorgunluk’.

BU KAVRAM NASIL DOĞDU, ANLAMADIM

Hepsi oldukça karmaşık kelimeler.

Ancak değerlendirme sürecinin nasıl çalıştığını tam olarak kavrayamadım.

Kurulun açıklamaları, süreçle ilgili ne yazık ki pek net değil.

Kurul, mevcut araştırmaların artış gösterdiğini ve insanların kalabalıklar içinde yalnız hissetmeye başladığını belirtiyor.

“‘Yalnızlık’ ile ‘kalabalık’ kelimeleri, dijital teknolojilerin etkisiyle artık aynı zamanda var oluyor” ifadesi dikkat çekici.

MASADA KALABALIK AİLELERİMİZ VAR AMA YALNIZIZ

Açıklamada, bireyin çevresinde çok sayıda insan olsa bile bu durumun yalnızlık hissini ortadan kaldırmadığı vurgulanıyor.

Aynı çatı altında yaşayan aile bireylerinin varlığı, birlikte yemek yerken yalnız hissetmeyi engellemiyor.” deniliyor.

Burada sordum:

Kurul, bu araştırmaların sonucunda “kalabalık yalnızlar” kavramını kendisi mi oluşturdu yoksa, 1 milyon kişi tarafından mı önerildi?

OXFORD SÖZLÜĞÜ YILLARCA DÖNÜŞÜYOR

Her yıl dünya genelinde yapılan anketlerle, o yılın ruhunu yansıtan kelimeler seçiliyor.

Bu kelimeler, kültürel ve sosyal eğilimlerin bir yansıması olarak değerlendiriliyor.

Örneğin, ünlü Oxford Sözlüğü bu yıl “beyin çürümesi” terimini seçti.

“Brain rot,” 170 yıllık geçmişe sahip bir ifade ve ilk kez 21. yüzyılda yaygınlık kazandı.

Tanımı ise şu: “Özellikle trivial veya zorlayıcı olmayan içeriklerin aşırı tüketiminin sonucunda bir bireyin zihinsel veya entelektüel durumunun kötüleşmesi.”

Cambridge Sözlüğü’nün yılın kelimesi “manifest” olarak belirlendi.

Sözlüğün Yayın Müdürü Wendalyn Nichols, bu kelimenin 2024’te 130 binden fazla arama aldığını ve sosyal medya platformlarında önemli ölçüde kullanıldığını açıkladı.

Tanımına girmeden, “manifest” kelimesinin popülerliğinin nedenini tahmin edebiliyorum.

Çünkü Netflix’de çok beğenilen bir dizinin adının da bununla ilgili olduğunu düşünüyorum.

YALNIZ KALABALIK 75 YIL ÖNCE VAR OLDU

İLK KULLANILDIĞI YER

Fakat “kalabalık yalnızlar” terimi bu üç kavram arasında beni en çok şaşırtan oldu.

Çünkü bu kavramın da kökleri eskiye dayanıyor.

Yılın 75. yılına az bir süre kaldı.

Dünya, bu kavramla ilk kez 1950 yılında tanıştı.

Bir Amerikalı akademisyenin kitabındaki başlıktı.

Ama kavram, Türk halkının bulduğu önermeden farklıydı.

Yani “kalabalık yalnızlar” değil, aslında “yalnız kalabalık” üzerineydi…

KİTABIN ADINI YAZAR DEĞİL, YAYINCI SEÇTİ

David Riesman, iki arkadaşının Yale Üniversitesi destekleriyle yürüttüğü kapsamlı bir araştırmanın sonuçlarını bu kitapta aktardı.

Aynı zamanda kitabın adı şöyleydi: “The Lonely Crowd…”

Adını ilk kez 1965’te SBF Basın Yayın Yüksekokulu’nda duydum.

1970’lerde ise Paris’te doktora çalışmalarım sırasında bu eseri temel kitaplar arasında buldum.

Bu kavramı Türkiye’de ilkin 1985’te yayımlanan “Kitlelerin Çözülüşü” kitabımda kullandım.

Riesman’ın hikayesi de oldukça ilginç.

Aslında Riesman ve arkadaşlarının ortaya koyduğu bir kavram değildi bu.

Araştırma metninde bile geçmiyordu.

Bunun adı, araştırmayı yayımlayan yayınevi tarafından yaratılmıştı.

Riesman, kitabın başlığı olarak “yalnız kalabalık” terimini istememişti ama yayınevi ısrar etti ve sonuç olarak bu ismi benimsedi.

Bu başlığın, kitabın büyük bir popülarite kazanmasında etkisi oldu.

KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI VE YALNIZ İNSAN

Riesman, farklı dönemlerde toplulukların birey üzerindeki etkilerini inceliyordu.

Bu bağlamda, insanın ilk aşamada geleneklerle davranış kalıplarını öğrendiğini, daha sonra ise geleneklerin artık bireyin öğrenme ihtiyaçlarına cevap vermediğini ortaya koydu.

Bunun yerini aile, din ve eğitim alıyordu.

Son noktada ise kitle iletişim araçları, bireyin karakterinin şekillenmesinde belirleyici olmaya başlıyordu.

Bu birey artık dışsal baskılara maruz kalan bir insandı.

Kitle iletişim araçları karşısında yalnızlaşmıştı.

RIESMAN SOSYAL MEDYA DEVRİMİNE TANIK OLAMADI

Riesman, 2002 yılında hayata veda etti.

Dijital devrimin başlangıcını gördü ama sosyal medya fenomenini hiç gözlemleyemedi.

Öldüğü dönemden beri, sosyal medya imza attığımız 20 yıla damgasını vurdu.

Bugünkü yalnızlığın seviyesi, kitle iletişim çağındaki yalnızlıktan çok daha farklı bir boyuta ulaştı.

ARTIK YALNIZ KALABALIK DEĞİL, KALABALIK YALNIZLAR VAR

Yayınevinin nasıl haklı olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.

Riesman, bu karmaşık yapıyı tam olarak kavrayamasa da, anlattığı olgu “yalnız kalabalık” kavramına işaret ediyordu.

Diğer taraftan, bugünkü kitle ise ve yalnızlığı çok farklı bir boyutta.

Artık farklı ve kişiselleştirilmiş mesajların hedefi haline gelmiş bireyler var.

Algoritmalarla şekillenen bir dünyada yaşıyorlar.

Türk Dil Kurumu’nun geliştirdiği bu kavram, bu bağlamda oldukça anlamlı.

Artık karşımızda bir “yalnız kalabalık” değil, “kalabalık yalnızlar” gerçeği var.

Kalabalık Yalnızlar

O ŞARKI YAZILIRKEN DİJİTAL DEVRİM YENİ BAŞLIYORDU

Alain Souchon, “Foule Sentimental” şarkısını yazdığında dijital devrim henüz gündemde değilken, sinir uçları bu yeni kalabalığın ortaya çıktığını hissetmiş olmalıydı.

Akıllı telefonların olmadığı bir dönemde, müzisyenin hayal ettiği kalabalık artık duygusal bir temaya sahipti.

Kalabalık yalnızlar, yalnız kalabalıklardan daha fazla duygusal bir yoğunluğa sahip.

Peki, bu durumu iyi bir şey olarak nitelendirmek mümkün mü?

Duygusallık ile tepkisel bir kalabalık olma durumu arasındaki çizgi oldukça ince ve belirsiz.

21. yüzyılın belki de en çarpıcı trajedisi işte burada başlıyor.

POPÜLİST LİDERLERİN GÜCÜ

Günümüzde popülizm, demokrasilerin köküne kibrit suyu döken gelişmelerin kaynağı haline geldi ve bunu kalabalık yalnızların duygusal kıvılcımlarıyla besliyor.

Bu yalnızlık, sıradan insanın içindeki ezikliği bir hayali elit sınıfla düşmanlığa dönüşmesine yol açıyor.

Artık “yalnız kalabalık” hüzünlü bir figür değil; “büyük insan” olarak tanımladıkları güçlü bireyler var.

20. yüzyılın o simyacıları, “Dinle küçük adam” diyerek yalnız kalabalığın ezik bireylerine önderlik ediyordu. Ancak günümüzde, Popülist liderler “Dinle büyük adam” diye hitap eden bir söylemi benimsiyor.

Bu durum, 21. yüzyılda demokrasileri tehdit eden daha endişe verici bir güç oluşturuyor.

CEHENNEMİN YOLUNU İYİ NİYET TAŞLARIYLA DA ÖREN KALABALIK YALNIZLAR

Türk Dil Kurumu’nun ortaya koyduğu kavram, David Riesman’ın kitabına mükemmel bir yansıma gibi görünüyor.

İlk bakışta karmaşık ve soyut görünse de, “kalabalık yalnızlar” terimini düşündüğünüzde oldukça ilginç bir hale bürünüyor.

KALABALIK YALNIZ, ACINACAK BİRİ DEĞİL; ELİNDE THOR’UN ÇEKİCİ GİBİ GÜÇLER VAR

İlk bakışta insanlığa acıma hissi veren hüzünlü bir durum gibi görünse de, o yalnız kalabalık insandan çok daha güçlü, kendisini Marvel kahramanı olarak gören bir karakter haline gelmiştir.

Bu yüzden, 20. yüzyıldaki yalnız kalabalıkların dramı çok daha farklıyken, 21. yüzyılın kalabalık yalnızları süper güç kahramanı olarak hissetmektedir.

Bu durum, onları daha tehlikeli kılıyor.

Sonuç olarak, kalabalık yalnızlar, zayıflayan demokrasilerin potansiyel yıkıcıları haline geliyor.

Ne yazık ki, bu yalnızlar, yaptıkları şeyin farkında değiller ve cehennemin yolunu iyi niyet taşlarıyla döşemeye devam ediyorlar…

DAVİD RIESMAN’IN TRAJİK KEHANETİ

David Riesman, insanlığın bu dönüşümünü 1950’lerdeki trajik kehanetiyle şu şekilde ifade etti: “İnsanlar eşit yaratılır; fakat birbirine benzemek için çabaladıkça sosyal özgürlüklerini ve bireysel özerkliklerini yitirirler…”

Kalabalık içinde yalnız bireyin trajedisi tam olarak budur.

Birbirine benzemek.

Popülist liderlerin en çok tercih ettiği tipte insan olmaları ise ayrı bir çelişkidir.

“`

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

esenyurt escort
beylikdüzü escort
istanbul escort
bahçeşehir escort
bakırköy escort
şirinevler escort
şişli escort
esenyurt escort
avcılar escort
beylikdüzü escort
esenyurt escort
beylikdüzü escort
beylikdüzü escort
taksim escort
bakırköy escort
beylikdüzü escort
Ümraniye Escort
Ataşehir Escort
Maltepe Escort
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxx